İDRAR YOLU TAŞLARI


İDRAR YOLLARI TAŞ HASTALIĞI NEDİR?

İdrar yollar taş hastalığı sokakta karşılaştığımız her 11 kişiden 1’ini etkileyen bir hastalıktır. İdrar yollarında taşın nasıl oluştuğunu basit bir örnekle anlatmak gerekirse; içtiğimiz çaya sürekli şeker ilave etmeye devam edersek belli bir evreden sonra bu şekerin erimediğini ve bardağın altında çökeldiğini görürüz. Bundan sonra ilave ettiğimiz şekerin hepsi bardağın altında birikmeye başlayacaktır. İdrar yolları taşı oluşumu bu duruma çok benzer. İdrarımızda fazla bulunan mineral veya tuzlar zamanla kristalize olur ve bu kristaller de kademeli olarak büyüyerek taşa dönüşür. Yaptığımız idrarda bulunan kalsiyum, oksalat, sistin ve ürik asit maddelerinin normalden fazla bulunması böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlar. Bununla birlikte sitrat gibi koruyucu maddelerin ise idrarda normalden daha az bulunması da taş oluşumunu kolaylaştırır. En önemli faktörlerden birisi ise yaptığımız günlük idrar miktarının az olmasıdır. İdrar yollarında oluşan taşların çoğu farkında olalım veya olmayalım idrar yaparken vücudumuzu terk eder.

İdrar yolları taşları farklı tip, renk ve yapıda olabilirler. En sık görülen taşlar tipleri ve görülme sıklıkları;
-Kalsiyum oksalat / fosfat taşları (%80)
-Ürik asit taşları (%5-10)
*Aşırı kilolularda, kronik ishalde, kontrolsüz tip 2 diyabette, gut hastalığında, hayvansal protein tüketiminde ve düşük sebze-meyve tüketiminde daha sık görülmektedir.
-Enfeksiyon taşları (%10)
*Bu taşlar sıklıkla çok büyük taşlardır. Sürekli İYE olanlar, sürekli kateter taşıyanlar ve idrar kesesini iyi boşaltamayanlarda daha sık görülmektedir.
-Sistin taşları (%1 den az) *Çocukluk çağında görülür ve böbreğin sistin denen aminoasidi tutamaması nedeniyle oluşur.

TAŞ İÇİN KİMLER RİSKLİDİR?

Böbreğin taş hastalığı coğrafik konumun, küresel ısınmanın olumsuz etkilediği iklim koşullarının, etnik yapının, beslenme tarzının ve genetik faktörlerin etkisi ile oluşan bir hastalıktır. Ülkemiz idrar yolları taş hastalığının sık görüldüğü ülkelerden birisidir. Özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde daha da sık rastlanmaktadır. İdrar yolları taş hastalığı açısından riskli olanlar;

  • Günlük yaptığı idrar miktarı 2,5 litreden az olanlar en önemli risk grubudur. Bu durum az sıvı tüketilmesine bağlı olduğu gibi; ağır iş yapanlarda, sıcak yerde yaşayan veya çalışanlarda yeterli sıvı alınmasına rağmen terleme yoluyla sıvı kaybından da kaynaklanabilir. İdrar miktarı azaldıkça idrar rengi koyulaşmaya ve idrardaki mineral ve tuz oranı artmaya başlar.
  • Aşırı tuz tüketenlerde ise idrara geçen tuzlar kalsiyumun idrarla atılmasına yol açarak taş oluşumunu kolaylaştırır. Ayrıca oksalattan zengin besinlerin aşırı tüketilmesi kalsiyum-oksalat taşlarına yol açabilir. Bunun dışında hayvansal protein tüketimi (kırmızı et, balık, tavuk) idrardaki asit seviyesini yükselterek ürik asit taşı ve kalsiyum taşı oluşumunu arttırabilir.
  • Çok sık idrar yolu enfeksiyonu geçirenlerde, idrar yollarında uzun süreli kateter bulunanlarda enfeksiyon taşları daha sık görülmektedir.
  • Ailesinde böbrek taşı hastalığı bulunan kişilerde de taş hastalığı görülme ihtimali yükselir.
  • Şişmanlık (obezite) durumunda idrardaki asit düzensizliği nedeniyle taş oluşabilir.
  • Doktor önerisi dışında kalsiyum ve vitamin C desteği alanlar da riskli grupta yer alabilirler.
  • Doğuştan idrar yollarında darlık ile seyreden hastalıkları olanlar da risk grubundadır.
  • Erkek olmakta bir risk faktörüdür. Erkeklerde taş 3 kat daha sık görülür.

HANGİ BELİRTİLER GÖRÜLÜYOR?

Böbrekteki taşlar sıklıkla herhangi bir şikâyete yol açmazlar ve bu nedenle tanı konamaz. Hatta bu taşlar genellikle yıllarca böbrekte kalır ve çok büyük boyutlara ulaşırlar. Böbrekteki taşlar böbrekten çıkınca; böbrek ile idrar kesesi arasındaki kanalda (üreter) ilerlemeye başlar. Bu taşlar kanalda ilerlerken idrar akışını kısmen ya da tamamen engeller ise böbrekte şişmeye (hidronefroz) ve şiddetli ağrıya yol açarlar.

Sık görülen şikayetler;

  • Ağrı;

Keskin, kramp tarzında sırt ve yan ağrısı şeklinde başlar ve sıklıkla alt karın bölgesi ile kasığa doğru ilerler. Bazı kadınlar bu ağrının doğum sancısından daha kötü olduğunu söylerler. Ağrı birden başlar ve dalgalanmalar şeklinde seyredebilir. Taş kanalda ilerledikçe ağrılarda yer değiştirerek, idrar yapamama hissi, idrar yaparken yanma hissi, sık sık ama az az idrar yapma, penis ucunda yanma gibi şikâyetlere yol açabilir.

  • Bulantı –kusma
  • İdrarda kanama (kimi zaman gözle görülür, kimi zaman mikroskopla görülebilir)

TANI NASIL KONUYOR?

Sıklıkla hastaların şikâyetleri nedeniyle yapılan tetkiklerinde ya da tesadüfen herhangi bir nedenle yapılan radyolojik tetkiklerde tanı konuluyor. Tanıda en zararsız yöntem ultrasonografidir. Bu yöntem özellikle gebelerde, çocuklarda ve radyasyona maruz kalmak istemeyen hastalarımızda kullandığımız ilk yöntemdir. Ancak bu tanı yöntemde çok küçük taşlar veya böbrekten çıkıp kanala düşen taşlar görülemeyebilir. Böbrek taşının tanısında en sık kullandığımız yöntem ise ilaçsız (kontrastsız) bilgisayarlı tomografi yöntemidir. Tomografi sayesinde hem en küçük taşları bile görüntüleyebiliyoruz hem de yapacağımız ameliyat ya da müdahaleyi planlayabilmek için 3 boyutlu görüntüler elde edebiliyoruz. Radyasyonlu bir tetkik olması dezavantaj olmakla birlikte bu tetkikteki radyasyon oranı yeni teknolojiler sayesinde ciddi oranda azalmıştır. Bu nedenle günlük pratiğimizde çok sık kullanmaktayız.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

HER YÖNTEM HER HASTA İÇİN UYGUN MU?

İdrar yolu enfeksiyonu, idrar yollarında tıkanıklık, böbrekte hasar ve ağrı yapan taşlara müdahale etmek gerekiyor. Ancak hastada hiçbir probleme sebep olmayan ve böbreğin içine yerleşmiş küçük taşları müdahale etmeden de takip edebiliriz. Bunun dışında böbrekten çıkıp kanala düşüp böbrekte ciddi bir zorlanma yapmayan ve 7mm den (10mm=1cm) küçük olan taşlar; ilaç destek tedavileri ile doktor kontrolünde olmak şartı ile düşürülmesi sağlanabilir. Bu durumda olan hastaların idrarlarını bir kaba yapmalarını ve taşı düşürdüklerinde bu taşı alıp analize göndermeleri önerilir. Özellikle ilk defa taş düşüren hastaları mutlaka taşlarını yakalamaya çalışmalı ve bu taşı analiz ettirmelidir.

Genellikle 10 mm’nin üzerindeki taşlara bir şekilde müdahale etmek gerekmektedir. İdrar yollarındaki taşlara müdahalenin 4 yaygın yolu vardır:

  • Şok dalgaları ile taş kırılması (SWL)
  • Üreterorenoskopi (URS)
  • Fleksibl üreterorenoskopi (f-URS) (RIRS)
  • Perkütan nefrolitotomi (PNL)

Şok dalgaları ile taş kırılması (SWL):  SWL ameliyatsız bir yöntem olup; cihazdan çıkan yüksek enerjili ses dalgaları cilt ve vücut dokularını geçip taşın yüzeyine enerji bırakarak taşın parçalanmasını sağlar ve işlemi takip eden günler veya haftalar içinde taş parçaları idrarla kendiliğinden atılır. Taş kırma işlemi sonrası hasta aynı gün evine gidebilir ve 2-3 gün içinde normal işlerine dönebilir. Birinci taş kırma seansından 1-2 hafta sonra yapılan kontrollerde taş kırılmamış ise ikinci kez taş kırma işlemi uygulanabilir. Üçüncü seans ise pek tercih edilmez. Taşa müdahale yöntemleri arasında en az zararlı olan yöntem olduğu için; böbrekteki 2 cm’den küçük taşlarda ve böbrekten yeni çıkan üst kanal taşlarında ilk tercih edilen yöntem olmalıdır. Büyük ve sert taşlarda tercih edilmez.  Gebelerde, kan sulandırıcı ilaç kullananlarda, idrar yolu enfeksiyonu olanlarda ve aort anevrizması olanlarda bu işlem yapılmamalıdır. Bu işlem sonrası idrarda kanama, taş parçalarının düşürülememesine bağlı böbrekte şişme, ağrı, idrar yolu enfeksiyonu gibi yan etkiler görülebilir.

Üreterorenoskopi (URS): Böbrek ile idrar kesesi arasındaki kanalda (üreter) bulunan taşlarda tercih edilen bir yöntemdir.  Yaklaşık 3mm kalınlığında ve 60cm uzunluğunda olan yarı-sert kameralı cihazlar ile hastanın idrar yaptığı kanaldan (üretra) girilerek idrar kesesine ve buradan da taşın bulunduğu kanala girilir. URS cihazının içerisinden ilerletilen taş kırıcılar ile (lazer veya pnömotik) taş küçük parçalara ufalanır. Ufalanan bu taşları hastanın kendiliğinden düşürmesi beklenir. Kimi zaman ameliyatın bitiminde taşın kırıldığı kanala bir kateter (tel, stent) yerleştirilir. Bu kateter yaklaşık 1 ay sonra çıkarılır.

Üreter taşının URS yöntemi ile ameliyatı
uroloji-bursa-video

Fleksibl üreterorenoskopi (f-URS):  Bu yöntemde ise URS cihazının kıvrılabilir olanları kullanılır. Sıklıkla böbrekteki taşların ve böbrekten kanal yeni düşmüş olan taşların kırılmasında kullanılır.

böbrek taşları tedavisi

Perkütan nefrolitotomi (PNL): Böbrek taşlarının kapalı ameliyatında en sık kullanılan yöntemdir. Hastanın sırt bölgesinden böbreğin içerisine doğru yaklaşık 1cm (10mm) genişliğinde bir tünel oluşturularak yapılır. Bu tünel içerisinden gönderilen kameralı aletler ile böbreğin içindeki taşlar görülür ve taşlar bir bütün halinde veya kırılarak aynı yoldan dışarı çıkartılır. URS yönteminden farklı olarak bu yöntemde taşları; ameliyat esnasında ameliyatı yapan doktor dışarı almaktadır. Bu yöntemde en sık görülen istenmeyen durum kanama ihtimalinin bulunmasıdır. Son zamanlarda kapalı böbrek taşı ameliyatı (PNL) da teknolojik gelişmelerin sayesinde daha da küçük tünellerden yapılabilir hale geldi.

Açık ameliyat yöntemleri 10-15 yıl öncesine kadar sıklıkla kullanılmakta iken; hem dünyada hem de ülkemizde çok istisnai durumlar dışında artık yapılmamaktadır.

böbrek taşları tedavisi

NEDEN KAPALI AMELİYAT YÖNTEMLERİNİ TERCİH ETMELİYİZ?

Tüm dünyada hemen hemen tüm açık ameliyatların yerini yapılabiliyor ise kapalı ameliyat yöntemleri almıştır. Kapalı ameliyatın en önemli üstünlüğü vücut dokularının normal yapısı korunduğu için iyileşme süreci çok hızlıdır. Kapalı ameliyat yöntemlerinde ameliyat daha kısa sürebilmekte, hasta daha hızlı normal yaşantısına dönmekte, hasta hastanede daha az kalmakta, hasta ameliyat sonrasında daha az ilaç kullanmakta ve tedavi maliyetleri düşmektedir. Ayrıca taş hastalıkları kabaca %50 oranında tekrar edebilen bir hastalıktır. Açık ameliyat olan bir hastada; taşı tekrar ettiğinde bir kez daha açık ameliyat olması hele hele birkaç defadan fazla açık ameliyat olması çok zor olmaktadır. Ancak kapalı ameliyatlarda; tekrar yapılacak ameliyatlarla ilgili fazla bir zorluk yaşanmamaktadır. Hastanın taşı tekrar etse bile defalarca kapalı yöntemlerle tekrar ameliyat olabilmektedir.

AMELİYATI ENGELLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?

Kan sulandırıcı ilaç kullananlar, gebeler, idrar yolu enfeksiyonu ve/veya tümörü olanlar ve genel anestezi almasına engel durumu olanlarda bu ameliyatlar yapılamaz.

HASTA HASTANEDE NE KADAR KALIYOR?

Kapalı ameliyatlardan sonra hastalar sıklıkla ertesi gün veya ikinci gün evine gönderilebilmektedir. Hastadan hastaya değişmekle beraber çok kısa bir sürede de normal işlerini yapabilmektedir.

TAŞIN TEKRARLAMASINI AZALTMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

  • Taşlarının analizini yaptırıp takip eden süreci hekimi ile beraber yürütünüz
  • Sıvı alımınızı ve günlük yaptığınız idrar miktarını arttırınız. Sıvı alımınızı gün içine dengeli dağıtınız. Su veya süt gibi nötr pH’lı içecekleri tercih ediniz. Alkollu içecekleri ve şekerle tatlandırılmış içecekleri kısıtlayınız. Günlük 2,5 litre idrar çıkaranlarda; günlük 1,2 litre idrar çıkaranlara kıyasla taş tekrarlama riski yarı yarıya azalıyor. Tüketilen suyun sertliği, musluk suyu olması veya hazır su olmasının taş oluşumu ile bir ilgisi yoktur.
  • Tuzlu gıdalardan uzak durmaya çalışınız. Tükettiğiniz hazır gıdaların tuz oranlarını mutlaka kontrol ediniz. (peynir, dondurulmuş gıdalar, salam-sosis, konserve gıdalar, ekmek, sosis, cips-simit gibi tuzlu atıştırmalıklar, hazır soslar, turşu, zeytin, pizza, bazı hazır çeşniler)
  • Hayvansal proteinleri (kırmızı et, balık, tavuk), tuz, karbonhidrat ve yüksek doz C vit alımını kısıtlayınız. Hayvansal protein yerine avokado, karnıbahar ve bezelyede bulunan sebze proteini alınız.
  • Düzenli egzersiz ile kilo veriniz ve sağlıklı vücut ağırlığınızı koruyunuz.
  • Günlük ve düzenli bir şekilde lifli meyve ve sebzeleri tüketiniz.
  • Doktorunuz söylemedikçe kalsiyum diyeti yapmayınız. Günlük beslenmenizde kalsiyum, potasyum ve sitrat alınız.
  • Greyfurt suyu, çay ve kola taş oluşumunu arttırabilir. Soda, evde yapılmış limonata ve taze sıkılmış portakal suyu tüketiniz.